Merhaba Arkadaşlar,
Bu sitedeki ilk yazımda genel olarak inşaat mühendisliği bölümünün
üniversitelerdeki kontenjanı, akademik kadro ihtiyacı ve puan aralıkları
üzerinde duracağım.
Genel olarak bir inşaat mühendisinde olması gereken
özellikler; analitik(çözümleyici) düşünme, takım çalışmasına yatkınlık, pratik
olma, ileri görüşlü olma(mevcut bir durumda anı kurtarmak değil, bu durumun
ileride oluşturacağı etkileri iyi düşünmek) ve mühendisliğin genel özelliği
olan üretim ve yönetim özelliklerini birleştirmektir.
Yukarıda sayılan özelliklerin bir insanda bulunması,
oluşması veya geliştirilmesi için aday insanın belirli bir kapasiteye sahip
olması ve iyi bir eğitim alması gerektiği su götürmez bir gerçektir. Mevcut
şartlarda üniversitelerde inşaat mühendisliği bölümüne veya herhangi bir lisans
programına yerleşebilmek için eski adıyla ÖSS ye ya da şimdiki adıyla LYS ye
girmiş olmak ve gerekli başarı puanını sağlamış olmak gerekiyor. Bu gerekli
başarı puanı ölçütlerine ve günümüz koşullarında öğretim yuvası
üniversitelerimizin akademik kadro yeterliliklerine bir göz atalım;
Öncelikle inşaat mühendisliği eğitiminin verildiği
üniversitelerdeki her öğrencinin yakındığı nokta olan yetersiz ve eksik öğretim
elemanı konusuna değinelim. Çok sayıda anabilim dalına sahip inşaat
mühendisliği bölümünde her anabilim dalı için 2 Profesör, 2 Doçent, 2 Yardımcı
Doçent, 2 Öğretim Görevlisi ve 4 Araştırma Görevlisi kadrosunu minimum ölçüt
olarak alıp ve 7 anabilim dalı üzerinden kısa bir hesap yaparsak, minimum
koşullarda sağlıklı bir inşaat mühendisliği eğitiminin yapılabilmesi için
yaklaşık olarak 84 kişilik bir akademik kadronuzun olması gerektiğini
görüyoruz. Peki Türkiye’de kaç okulda bu şartlar sağlanıyor? Kalburüstü
üniversitelerimiz dışında bu sayıyı görebilen okullarımızın sayısı kaç? Durum
böyleyken sizce mezun olup inşaat mühendisi ünvanını alan kaç arkadaşımız
gerçekten gereken eğitimi ve laboratuar ortamını görmüş olarak mezun oluyor?
Birçok öğrenci bu nedenle özgüvensiz bir şekilde mezun olup mühendisliğe
yakışmayacak ortamlarda ve maaşlarda çalışmak zorunda kalıyor.
Gelelim diğer noktaya, üniversitelerdeki inşaat mühendisliği
bölümü sayısına, bu bölümlerdeki öğrenci sayılarına ve puan aralıklarına,
kısaca yakın zamanda meslektaşımız olacak insan sayısına, kabaca
potansiyellerine bir göz atalım;
2006 yılında yaklaşık 40 olan inşaat mühendisliği bölümü
sayısı 2012 yılında 89 olmuştur! Bölüm sayısı yaklaşık olarak 2,5 katına
çıkmış! Öğrenci sayısı ise 2006 yılında yaklaşık olarak 3300 iken 2012 yılında 10.000
e çıkmıştır. Yani bir senede 10.000 kişi meslektaşımız olarak iş hayatına
atılıyor! Bu kadar ihtiyacın ve istihdamın olmadığı bir ortamda, mevcut durumda
rekabetçi ortam sağlanmazken her sene bu sayıda mezun veren bir bölümün ne
saygınlığından ne de mezun-iş bulma dengesinden bahsedilebilir.
Öğrenci puan aralıklarını kıyaslarsak eğer 2012 yılında en
yüksek puanla öğrenci alan okulun taban puanı 505 iken en düşük puanla öğrenci
olan okulun taban puanı 194 tür! Mühendis olarak yetişecek insanın belirli bir
kapasitesinin olması ve gerekli eğitimi alması şart iken bu durumda ortaya
çıkacak kapasite ve mühendislik yeterliliği anlamında oluşacak dengesizlikler
insan hayatına doğrudan etki edecektir.
Adını medeniyetlerin kurulmasından alan (Civilization, civil
engineer) inşaat mühendisliği bölümünün bu hale gelmesi herkesin üzerinde
düşünmesi gerektiği bir durum haline gelmiştir.
Sonuçta şehirler, okullar, evler, köprüler, yollar,
gökdelenler inşaat mühendislerinin ellerinde oluşmaktadır. Bu ellerin
güvenilirliği ve yetkinliği tüm toplumun kaderini etkilemektedir.
*Bu yazı sadece aynı mesleğe sahip kişiler ile mesleki eğitim konularını tartışmak için yazılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder